Osmanlı İmparatorluğu’nda fotoğraf sanatı, 19. yüzyılın ortalarında, Avrupa’da fotoğraflamanın icadından kısa bir süre sonra başlamıştır. Fotoğrafçılık, Osmanlı topraklarına ilk olarak yabancılar tarafından getirilmiş ve bu yeni sanat ve teknoloji şekli, dönemin Osmanlı elitleri ve entelektüelleri tarafından hızla benimsenmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, yani 19. yüzyılın ikinci yarısında fotoğraf sanatı büyük bir ilgi görmüş ve çeşitli biçimlerde yaygınlaşmıştır. Önceleri Avrupa’dan gelen yabancı gezgin fotoğrafçılar tarafından icra edilirken, zamanla Osmanlı vatandaşları da bu sanat dalında yetkinlik kazanmış ve kendi stüdyolarını açmışlardır.
Bu dönemde fotoğrafçılık, özellikle şu alanlarda popülerlik kazanmıştır:
- Portre Fotoğrafçılığı: Zengin Osmanlı aileleri, kendilerinin ve aile üyelerinin fotoğraflarını çektirmek için fotoğraf stüdyolarını sıkça ziyaret etmişlerdir. Bu, ailelerin sosyal statülerini ve zenginliklerini gösterme aracı olarak da kullanılmıştır.
- Mimari ve Şehir Manzaraları: Fotoğrafçılar, İstanbul başta olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu’nun büyük şehirlerindeki mimari yapıları ve günlük yaşamı belgeleyerek bu görüntüleri hem yerel halka hem de yurtdışındakilere sunmuşlardır.
- Kartpostallar: Fotoğrafların kartpostallara basılması ve bu kartpostalların hem imparatorluk içinde hem de dışında toplanması ve gönderilmesi yaygın bir hobi haline gelmiştir.
- Belgesel Fotoğrafçılığı: Savaşlar, doğal afetler ve toplumsal olaylar gibi tarihi anlar fotoğrafçılar tarafından belgelenmiş ve bu görüntüler gazetelerde ve dergilerde yer almıştır.
Osmanlı Dönemi Fotoğrafçılığında Önemli Olaylar
Osmanlı İmparatorluğu döneminde fotoğrafçılığın gelişimini etkileyen bazı önemli olaylar şunlardır:
Fotoğrafçılığın Osmanlı İmparatorluğu’na Girişi
- İstanbul’da yayımlanan Takvim-i Vekayi gazetesi 186. sayısında haberi şu şekilde veriyor. “Mande Deguerre adlı marifet sahibi öğrendiği değişik sanat fennin usulleri ile güneş ışığını yankı yaptırıp, nesnenin hatlarını çıkarmış ve bu acayip sanatın oluşmasına gizli ve açık 20 yılını vermiştir. Nihayet sonuca gelmiş ve bu olay herkesin beğenisini kazanmıştır.”
- 1839: Fotoğrafçılığın icadının duyurulmasının ardından, bu yenilikçi sanat formu, gezgin fotoğrafçıların da etkisiyle Avrupa’dan Osmanlı topraklarına sızdı. Bu dönemin gezgin fotoğrafçıları, genellikle kendi ülkelerinden uzun ve zorlu bir yolculuğa çıkarak İstanbul ve Osmanlı İmparatorluğu’nun diğer büyük şehirlerine ulaşıyorlardı. Bu maceracı ruhlu sanatçılar, yanlarında getirdikleri ağır ve hantal fotoğraf ekipmanlarıyla, Osmanlı topraklarının güzelliklerini, mimari yapılarını, sokak sahnelerini ve günlük yaşamı ilk defa sabit görüntüler halinde dünyaya sunuyorlardı.
- Bu gezginler, fotoğrafçılığın başlangıcından itibaren kıtalararası bir fenomen oluşuna katkıda bulundular. Yabancı fotoğrafçılar arasında hem amatörler hem de profesyoneller vardı ve onlar genellikle İstanbul’daki fotoğraf stüdyolarını ziyaret eder, bazen de kendi stüdyolarını kurarlardı. Osmanlı halkı için bu yeni sanat, hem büyüleyici bir merak konusuydu hem de kısa sürede sosyal ve kültürel bir fenomen haline geldi.
- Yabancı fotoğrafçılar, Osmanlı toplumunun çeşitliliğini ve İmparatorluğun geniş coğrafyasını belgeleyerek, Batı’daki insanlara bu egzotik yerlerin ve insanların ilk görsel temsillerini sağladılar. Onların eserleri, aynı zamanda fotoğrafın etnografik ve antropolojik bir araç olarak da kullanılabileceğinin erken örneklerini oluşturuyordu. İstanbul başta olmak üzere, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki bu ilk fotoğrafçılık çalışmaları, bölgenin zengin ve çeşitli kültürünü dünya sahnesine taşıdı ve fotoğraf sanatının evrenselliğini gözler önüne serdi.
Fotoğrafçılığın Yaygınlaşması ve Kurumsallaşması
- 1850’ler: Fotoğrafçılığın Osmanlı İmparatorluğu’na gelişiyle, özellikle İstanbul olmak üzere, birçok yabancı fotoğrafçı şehirde stüdyolar açarak faaliyet göstermeye başladı. İlk stüdyo 1850 yılında Basile Kargopoulo tarafından açıldı. Bu dönemde, şehrin tarihi ve kültürel dokusu, günlük yaşam sahneleri ve dikkat çekici mimarisi fotoğraflanmaya başlandı. James Robertson, Abdullah Biraderler gibi fotoğrafçılar, İstanbul’daki mimari yapıları ve tarihi anıtları belgelediler. Bu dönemde ayrıca, Anadolu ve Ortadoğu’nun tarihi mekanları, doğal güzellikleri ve kültürel sahneleri de kayıt altına alınmaya başlandı. Gezgin fotoğrafçılar, bu bölgelere seyahat ederek, Batılı meraklılar için egzotik ve keşfedilmemiş topraklardan görüntüler topladılar.
- 1860’lar: Osmanlı İmparatorluğu’nun kendi yerel fotoğrafçıları, yabancı meslektaşlarından teknikleri öğrenerek ve kendilerine has tarzlarını geliştirerek fotoğrafçılık sanatında öne çıkmaya başladılar. Abdullah Biraderler, kendi stüdyolarını açarak, sadece yabancılara değil, Osmanlı elitine de hizmet vermeye başladılar. Osmanlı fotoğrafçıları, portre çekimleri, şehir manzaraları ve sosyal belgeseller yaparak bu sanat dalında kendilerine özgü bir ifade biçimi geliştirdiler. Fotoğrafçılık, yavaş yavaş Osmanlı kültürel yaşamının bir parçası haline geldi ve özellikle İstanbul’da giderek daha popüler bir sanat ve ticaret dalı oldu.
- 1873: Osmanlı İmparatorluğu, Sultan Abdülaziz’in emriyle Viyana’daki Dünya Fuarı’na bir dizi fotoğraf gönderdi. Bu, Osmanlı İmparatorluğu’nun fotoğrafçılık alanındaki yeteneklerini ve sanatsal başarılarını uluslararası arenada sergileme fırsatıydı. Gönderilen fotoğraflar, Osmanlı topraklarının zengin kültürel ve tarihi mirasını vurguladı ve İmparatorluğun modern teknoloji ve sanat dallarında Batı dünyası ile rekabet edebileceğini gösterdi. Bu hamle aynı zamanda, Batı’da Osmanlı İmparatorluğu’nun sanat ve bilimdeki gelişmişliğinin altını çizme amacı taşıyordu. Fuarda sergilenen fotoğraflar, hem teknik hem de estetik açıdan takdir topladı ve Osmanlı fotoğrafçılarının uluslararası üne kavuşmasında önemli bir rol oynadı.
Kırım Savaşı ve İlk Savaş Fotoğrafları
- Kırım Savaşı (1853-1856), fotoğrafçılığın tarihte ilk kez bir savaşın belgelenmesinde kullanıldığı çatışma olarak bilinir. Fotoğrafçılar Roger Fenton ve James Robertson, bu savaşın fotoğraflarını çekerek savaş fotoğrafçılığı alanında öncü rol oynadılar. Fenton, askerlerin ve kampların daha insani ve kahramanca yönlerini vurgulayan fotoğraflar çekerken, Robertson savaşın yıkıcı etkilerini ve tarihi olayları belgeledi.
- İlk savaş fotoğrafları, savaşın acı gerçeklerini ve yıkımını gösteren statik görüntülerdi; çünkü dönemin teknolojisi hareketli sahneleri yakalamaya uygun değildi. Savaş fotoğrafları, savaş muhabirliğinin doğuşuna katkıda bulundu ve halkın çatışmalar hakkındaki algısını şekillendiren güçlü bir araç haline geldi. Detayları Fotojurnalizm yazımızdan okuyabilirsiniz.
Sultan II. Abdülhamid’in Fotoğraf Koleksiyonu
- 1880’ler – 1890’lar: Osmanlı İmparatorluğu’nun 34. Padişahı II. Abdülhamid, Batılı güçlere İmparatorluğun güçlü ve modern bir devlet olarak imajını sergilemek istiyordu. Bu stratejik hamle kapsamında, Osmanlı İmparatorluğu’nun eğitim, sağlık, mimari ve askeri gücünü gösteren geniş kapsamlı bir fotoğraf koleksiyonu hazırlattı. II. Abdülhamid’in Yıldız Albümleri olarak bilinen bu koleksiyon, imparatorluğun çeşitli yönlerini ve günlük yaşamını belgeleyen binlerce fotoğrafı içeriyordu.
Teknik Gelişmeler ve Yeni Türler
- Teknolojik İlerlemeler: Daha pratik fotoğrafçılık ekipmanları sayesinde, daha geniş bir kitle fotoğrafçılık yapmaya başladı.
- Portre Fotoğrafçılığının Yükselişi: Bireyler ve aileler, sosyal statülerini ve kişiliklerini yansıtan portre fotoğrafları için stüdyolara akın etti.
- Manzara ve Şehir Fotoğrafçılığı: Osmanlı fotoğrafçıları, İmparatorluğun geniş ve çeşitli coğrafyasını, şehirlerini ve kırsal bölgelerini belgeledi.
- Belgesel ve Günlük Yaşam Fotoğrafçılığı: Fotoğrafçılar, toplumsal olayları, günlük yaşamın ayrıntılarını ve tarihi olayları kaydetmeye başladı.
- Sanat ve Tarih Arşivi: Fotoğrafçıların çalışmaları, Osmanlı İmparatorluğu’nun kültürel ve tarihi mirasını kaydeden bir görsel arşiv oluşturdu.
Fotoğrafçılığın Osmanlı Toplumunda Etkisi
- 1908: II. Meşrutiyet’in ilanı ve ardından gelen dönemde, fotoğrafçılık daha da yaygınlaştı ve basın ile yayın dünyasının önemli bir parçası haline geldi. Fotoğraflar, gazete ve dergilerde düzenli olarak kullanılmaya başlandı.
Fotoğrafçıların Rolü ve Etkisi
- Pascal Sébah, Abdullah Biraderler ve James Robertson gibi fotoğrafçılar, hem Osmanlı toplumunun çeşitliliğini hem de dönemin önemli olaylarını belgelemişlerdir. Bu isimler, Osmanlı fotoğraf sanatının öncülerindendir.
Bu önemli gelişmeler, fotoğrafçılığın Osmanlı İmparatorluğu’nda sadece bir sanat formu olarak değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve politik bir araç olarak nasıl evrildiğini göstermektedir. Fotoğrafçılık, Osmanlı’nın son dönemlerinde bir tür belgeselcilik rolü de üstlenerek, hem imparatorluğun günlük yaşamını hem de tarihi ve siyasi olaylarını belgeleyen bir mecra haline gelmiştir.
Osmanlı’da Önemli Fotoğraf Sanatçıları ve Fotoğraf Stüdyoları
Osmanlı İmparatorluğu döneminde önemli fotoğraf sanatçıları ve stüdyolar, fotoğrafçılığın sanatsal ve belgesel yönlerini geliştirmekte önemli roller oynamışlardır. İşte bazı öne çıkan isimler:
Pascal Sébah (1823–1886)
Pascal Sébah, 19. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’da aktif olan önemli bir fotoğrafçıdır. Şehirdeki en tanınmış fotoğraf stüdyolarından birini kurdu ve Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli yerlerinde kültürel ve tarihi anıtların yanı sıra insan portreleri de çekti. Sébah’ın stüdyosu, dönemin zengin Osmanlı vatandaşlarından yabancı diplomat ve ziyaretçilere kadar geniş bir müşteri kitlesine hizmet etti.
Abdullah Biraderler (Kevork ve Viçen Abdullah)
Abdullah Biraderler, aslen Ermeni olan ve Osmanlı İmparatorluğu’nda 19. yüzyılda faaliyet gösteren fotoğrafçılardı. İstanbul’da tanınmış bir stüdyo işlettiler ve Osmanlı sarayı için de birçok çalışma yaptılar. Portre fotoğrafçılığının yanı sıra, mimari yapılar ve günlük yaşam sahneleri de onların çalışmaları arasındaydı.
Basile Kargopoulo
Basile Kargopoulo, 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı İmparatorluğu’nda faaliyet gösteren önemli bir fotoğrafçıdır. Genellikle Basile veya Vasili olarak bilinen Kargopoulo, Rum asıllı bir fotoğrafçıydı ve İstanbul’da Pera bölgesinde çalışıyordu.
Kargopoulo, Osmanlı İmparatorluğu’nda fotoğrafçılığın öncülerinden biri olarak kabul edilir ve 1850 yılında İstanbul’da açtığı fotoğraf stüdyosu Osmanlı topraklarında kurulmuş ilk fotoğraf stüdyosudur. O dönemdeki diğer fotoğrafçılar gibi, Kargopoulo da portre fotoğrafçılığına odaklanmıştı ve Osmanlı elitleri ile yabancı diplomatların fotoğraflarını çekiyordu. Ayrıca, İstanbul ve çevresinin tarihi ve turistik yerlerinin fotoğraflarını çekerek bu görüntüleri yaygınlaştırmış ve Osmanlı İmparatorluğu’nun zengin kültürel mirasını belgelemiştir.
James Robertson
James Robertson, 19. yüzyılın ortalarında faaliyet göstermiş bir İngiliz fotoğrafçı ve gravürcüdür. Aslen bir altın ve gümüş işlemeci olan Robertson, 1850’li yılların başlarında fotoğrafçılıkla ilgilenmeye başlamış ve bu alanda öncü çalışmalar yapmıştır. 1853 yılında İstanbul’a yerleşen Robertson, burada fotoğrafçılık alanında önemli katkılarda bulunmuş ve kısa süre içerisinde şehrin en tanınmış fotoğrafçılarından biri haline gelmiştir.
Robertson, özellikle İstanbul’daki tarihi ve mimari yapıları fotoğraflamasıyla tanınır. Ayrıca Kırım Savaşı sırasında çektiği fotoğraflarla da bilinir ki, bu çalışmalar savaş fotoğrafçılığının erken örnekleri arasında değerlendirilir. Robertson, savaş alanlarını, askeri personeli ve savaşın etkilerini belgeleyen fotoğraflar çekmiş, bu fotoğraflar o dönemde Avrupa’da büyük ilgi görmüştür. Kırım Savaşı dışında, Kutsal Topraklar’ı da ziyaret ederek buradaki önemli dini yerleri fotoğraflamış ve bu eserlerini geniş bir kitleyle paylaşmıştır.
Sébah & Joaillier
Pascal Sébah’ın ölümünden sonra, stüdyosu Polonyalı fotoğrafçı Jean Pascal Sébah ve Fransız ortağı Polycarpe Joaillier tarafından devralındı ve “Sébah & Joaillier” adı altında faaliyet göstermeye devam etti. Bu dönemde stüdyo, fotoğrafçılık alanında önemli eserler vermeye devam etti ve dönemin tanınmış kişiliklerinin yanı sıra günlük yaşam ve kültürel sahneleri de kaydetti.
Berggren ailesi
Guillaume Berggren, İsveç asıllı bir fotoğrafçı olup, 19. yüzyılda İstanbul’a yerleşmiş ve burada önemli fotoğraf çalışmaları yapmıştır. Daha sonra ailesi de bu işi devralarak fotoğrafçılık alanında tanınmıştır.
Resne Fotoğrafhanesi ve Bahaeddin Bediz
Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş döneminde Girit, İstanbul ve İzmir’de çok önemli fotoğraf çalışmaları yapmış Bahaeddin Bediz ilk Türk Müslüman fotoğrafçı olarak anılmaktadır. istanbul ve İzmir’de işlettiği Resne Fotoğrafhanesi birçok Müslüman Türk fotoğrafçının yetişmesine de imkan tanımıştır. Kendinden önce fotoğrafçılık alanında çalışma yapmış olan Müslüman Türk fotoğrafçılar olsa da Türk fotoğraf tarihine Rahmizade Bahaeddin kadar etki bırakamamışlardır.
Bu fotoğrafçılar, Osmanlı İmparatorluğu’nun görsel tarihini kaydetmiş ve dönemin sosyo-kültürel yapısına dair önemli bilgiler sağlamıştır. Onların çektikleri fotoğraflar, bugün müzelerde ve arşivlerde korunmakta ve o döneme dair değerli bilgiler sunmaktadır.
Sultan II. Abdülhamid’in Osmanlı’da Fotoğraf Sanatına Etkisi
Sultan II. Abdülhamid Han, Osmanlı İmparatorluğu’nun 34. padişahı olarak hüküm sürmüş ve fotoğrafçılığa büyük bir ilgi göstermiştir. Onun döneminde, fotoğrafçılık, Osmanlı İmparatorluğu’nda hem belgesel hem de propagandist bir araç olarak kullanılmıştır.
Sultan II. Abdülhamid’in en dikkat çekici katkılarından biri, Yıldız Sarayı Fotoğrafçılık Atölyesi’nin (Yıldız Sarayı Fotoğrafhanesi) kurulmasıdır. Bu atölye, imparatorluğun çeşitli yerlerinden gönderilen fotoğrafları toplamış, düzenlemiş ve arşivlemiştir. Bu koleksiyon, Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyal ve mimari yönlerini detaylı bir şekilde belgelemek amacıyla hazırlanmıştır ve “Yıldız Albümleri” adıyla bilinir.
Bu albümler, padişahın yabancı devlet adamlarına hediye ettiği prestij objeleriydi ve imparatorluğun modernliğini, kalkınmasını ve büyüklüğünü yansıtmak için hazırlanmıştı. Sultan II. Abdülhamid’in fotoğrafçılığa olan bu ilgisi, aynı zamanda Osmanlı’nın zengin ve çeşitli kültürel mirasını, etnik çeşitliliğini ve coğrafi genişliğini de kayıt altına aldı.
Yıldız Sarayı Fotoğrafhanesi’nde çalışan fotoğrafçılar, sadece İstanbul içinde değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun geniş sınırları içinde faaliyet göstererek, imparatorluğun dört bir yanını belgelediler. Bu koleksiyon günümüzde, dönemin sosyal tarihine ve imparatorluk idaresine dair önemli bilgiler içermesi açısından değerli bir arşiv olarak kabul edilir.
Sultan II. Abdülhamid döneminde toplanan fotoğraflar, bugün Osmanlı İmparatorluğu’nun anlaşılması ve dönemin görsel kültürünün incelenmesi için paha biçilemez bir kaynaktır. Bu koleksiyon, ayrıca fotoğrafçılığın toplumsal ve siyasal bir araç olarak kullanılmasının erken örneklerinden birini temsil eder.
Özet
Osmanlı İmparatorluğu’nda fotoğrafçılık, 19. yüzyılın ortalarından itibaren gelişmeye başlamış ve özellikle Sultan II. Abdülhamid Han’ın hükümdarlığı döneminde önem kazanmıştır. Abdülhamid, fotoğrafçılığı devlet işlerinde belgesel ve propagandist amaçlarla kullanarak, Yıldız Sarayı Fotoğrafhanesi aracılığıyla imparatorluğun zengin kültürel ve sosyal yaşamını, mimari yapılarını ve etnik çeşitliliğini kapsamlı albümlerde toplamıştır. Bu dönemde, yerli ve yabancı fotoğrafçılar tarafından açılan stüdyolar ve gezgin fotoğrafçılar, imparatorluğun coğrafi genişliğini ve günlük yaşamını belgeleyen eserler üretmişler, böylece Osmanlı fotoğrafçılığı, tarihsel ve kültürel bir miras olarak günümüze ulaşan zengin bir arşiv bırakmıştır. Osmanlı fotoğrafçılarının kurduğu stüdyolar, sanatsal ve belgesel miras, Cumhuriyet döneminde Türk fotoğrafçılar için bir temel oluşturdu.
Comments 1